20. yüzyıl, bu tarihin en çok sıkıştırıldığı, üzerine en çok ışık ve karanlık vuran; şiddetin hiç eksik olmadığı en ağır yüzyıldır. Bu asrın ikinci yarısına konuşlandıragelen bir kuşak var ki tek görevi ve etkinliği neredeyse gözlem ve gözlemcilikten ibaret: X Kuşağı diyorlar ona hanidir. Halen yaşları 55-40 arasında gidip gelen bu kuşağın mensupları (1965-1979 doğumlular) aynı zamanda bu yüzyılın tüm nedenleri ve sonuçları arasında da gidip gelmektedir.
Bu kuşağa atfedebileceğimiz bir diğer özellik de yaşantıdan ziyade, gözleme ve tanıklığa itildiği bir sosyal planda varolmasıdır. X, adeta varolmuş, ama yaşamamış, sadece tanık olmuştur. Büyük sosyal değişimlerin, etkilerin başında ve sonunda nedense yer almışsa da tepki ve tutuculukların temsilinde ancak varlık gösterebilmiştir.
Sosyal ve ekonomik büyük frenlemelerin, küresel siyasi kırılmaların, kültürel geçişlerin köprüsü olarak dünya sahnesinde yer almanın tarihini yazmıştır sanki X Kuşağı.
Şimdiye kadar yaşadığı 50 yıl içinde yine aynı sayılarda küresel ve ulusal dönüm noktalarında hep X Kuşağı vardır. Ama asla yaratıcı ve dönüştürücü değil, uygulayıcı ve taşıyıcı olmuştur.
Fazla, ama eksik olmayan bu noktalar grubu işte bu kitabın (XX KUŞAĞI ÖYKÜLERİ) ana temasını oluşturmaktadır. Kitabın yazarlarına ilk başta tanınan pozitif ayrımcılık, XX Geni'nden X Kuşağı'na İç Bakışlar noktasında aslında çözülerek yerini daha dengeli, homojen ve en az egosantrik bir anlatım düzlemine doğru bırakmaktadır.
Yazarlardan her birinin ele aldığı X olgusu gerek işleniş biçimleri gerekse kahramanlarının ve olaylarının X Kuşağı cephesinde ve aralığında geçmesi şüphesiz ki 2020'li yılların başladığı bu zamanlarda sosyal ışıltılarını yavaş yavaş kaybederek yaşamın gökyüzündeki mazi yıldızları burçlarında yerlerini almakta olan sessiz, mütevazı ve tüm pasiflikleriyle barışık, değilse de artık tüm bunlara aldırışsız X Kuşağı mensuplarında bir mum alevi de olsa aydınlık ve uyanış yaratacaktır.Bilinmeyen güzeldir.