Nihayet sabaha doğru, biraz uyusa da, yüreğindeki sızı onu defalarca uyandırmıştı. Ertesi gün ise dayak yemiş gibi uyandı. Ne kalkmak istedi ne de uyanmak, çaresiz kalktı, basit bir kahvaltı hazırladı ama bir lokma bile geçmedi boğazından. Çay içti, kaç bardak içtiğini bilmeden. Evde durmak istemedi. Nurcan'ın olmadığı bir yere gitmek, kaybolmak istiyordu ama onu kalbinde bir madalya gibi taşırken bunu nasıl başarabilirdi. Yine de giyinip, amaçsızca dışarı çıktı.