Birçok ağacın denize sürüklenişi, bir an önce denize kavuşmak ister gibi denize doğru koşmaları… İnsanların balıkçılık için kullandıkları kayıklarını, selden sonra odunculuk için kullanmaları… Denizden odun toplama sezonu… İçinde balık aradığımız derelerin nehre dönüşmesi…
Herkesin birbiri ile samimi olduğu, balkonlardan "Yavrum bir ekmek alıp gelebilir misin?" dendiğinde hiç sorgusuz, oyunların yarım bırakılıp ekmek alınıp gelinen ortamlarda büyüdüm. Çat kapı girilip çıkılabilen evlerde, pişirilen her şeyin komşuya, üst kata, alt kata taşındığı paylaşmaları yaşadım. Çocuklar, gecenin herhangi bir saatinde, elinde çay bardağı ile komşudan "Annem yağ istedi." diye gittiğimde, yağ hazırlanırken bu arada oynanan kısacık oyunların, anlatılmaz zevkini yaşadım.
Hayatın zorluğunu, kurallarını, zorluklarla başa çıkma yollarını... Balıktan gelen bir kayığın feleklere bindirilip kıyıya çekilişindeki işbirliğini, kıyıya atılmış bir ağda balıkların temizlenişine yardım etmeyi, sabahın erken saatlerinde kürekli kayıkla başlayan deniz sefalarını, Aktaş Ada'sından topladığımız midyelerle arkadaşlarımıza çektiğimiz ziyafetlerin güzelliklerini yaşadım.