Durulmak bilmez bir derya gibi çalkalanıp duran bir beynin gelgitlerini, ardı ardına çakan kıvrım kıvrım düşünce şimşeklerinin parlamalarını, madde varlıkları dünyasındaki oluş ve görünüşlerde var olduğu sanılan tezat ve çelişkilerin kavranamazlıklarının aklı sürüklediği bunalım boşluklarına savrulan duyulmaz çaresizlik gürlemelerini, dert ve ızdırap içindeki bir gönlün feryadını yansıtan bu eser, aynı zamanda erişilmez bir iman gürlüğüyle evrenin sonsuz derinliklerine saçılan sığınış ve merhamet çığlıkları ile Yüce Yaratıcı katına adamakıllı yakınlaşmış bir ruhun naz ve niyazıdır. Bu eser aynı zamanda varlıklar ve oluşlar dünyasının karanlığı ile kutsallar ve kutsallıklar âleminin aydınlığına tasavvuf penceresinden yönelmiş bir iç gözün kavrayış ve nüfuz derinliğinin kelimelere döküldüğü, son tahlilde de aşkın olana duyulan muhabbetin gerçek mahiyetinin Türk edebiyatında benzeri bulunmayan emsalsiz bir dil ve üslupla dillendirildiği bir edebî şaheserdir.