Karanlıkta mutlu, gururlu ve sevinç içinde uzanıyordu. Tam uyumak üzereyken odaya birinin yavaşça girip nazik bir elin saçlarını okşadığını fark etti. Yanaklarına yaşlar düştü… ve annesi tek kelime etmeden onun sevgiyle öptü. Yıllar sonra bile Edgar bu gözyaşlarının ve öpücüklerin tam anlamını anlayamadı. Annesi bundan sonra tüm enerjisini ve tüm sevgisini ona adamaya yemin etmişti; bir daha maceraya atılmayacaktı; bundan sonra bedensel zevklere veda edecekti. Onu boş ve değersiz bir yalandan kurtardığı için oğluna şükran duyuyordu ve acı-tatlı bir vicdan azabıyla kendini oğluna adadı. O zaman çocuk olan Edgar bunun önemini tam kavrayamasa da, bu kadar çok sevilmenin harika olduğunu hissetti ve anlaşılması zor böylesi bir sevginin, hayatın en büyük sırrıyla girift bir şekilde iç içe geçmiş olduğunu düşündü.
Annesi odadan çıkıp kapıyı arkasından kapattığında, Edgar onun varlığını ve yanağına kondurduğu sıcak buseyi hala hissediyordu. Yavaş yavaş uykuya dalarken o yumuşak dudakların kendi dudaklarına bir kez daha dokunduğunu duyumsamak istedi. Gözlerinin önünden son günlerde yaşadıkları bir film gibi geçip gitti; kader gençlik kitabının sayfalarını çevirmişti; çocuk uykuya daldı ve derin düşler diyarı kapılarını açmaya başladı.