Yalnızlık kaçışıdır insanın kendine doğru. Bazen insanlardan kaçarsın, bazen sahte sevgilerden, vefasız sevgililerden, ikiyüzlülüklerden. Velhasıl, yorulursun ve uzaklaşırsın dünyadan. Sonra yavaş yavaş yitirirsin heveslerini, umutlarını ve yaşam sevincini. Gündüzleri avutursun kendini yapay ilişkilerle, işle güçle, şunla bunla ama akşam olup herkes evine çekilince, duvarlarla konuşmaya başlayınca canın daha çok yanar, için acır. Buna alışılmaz Evlat! Göğsünün üstünde bir öküz oturuyor gibi baskılar bu acı insanı. Bir şeylerin yokluğunu bilirsin, hissedersin ama dolduramazsın bir türlü. Ya kitaplara, ya gecelere ya da farklı uğraşlara sığınır, elaman dilersin anlamadıkları bir dilde. Kısacası, tercih edilir, yenilir-yutulur bir şey değildir bu meret…