Ona gülümseyen gözlerle bakıyordum.
O da bana öyle bakıyordu.
Biliyorduk ki ikimiz de o ayaküstü görüşmemiz, birbirimizi son görüşümüzdü.
O an hiçe sayıyorduk geçmişi ve onun arkasında duran adamı.
Acı tatlı geride kalan her şeyi. Şimdi vardı sadece ve biz gülümsüyorduk ve her acımızı kendi gülümsememizin dışında, ben onun o da benim gülümsememde yok ediyorduk.
Cümleler yazıyor, her geceyi, her gündüzü sıkıştırıyor, gün ışığının altında belli belirsiz rüzgarın etkisiyle içimizde bazen fırtına, bazen dip dalgası bazen muğlak kayıp bir antik duygunun kollarına atıyorduk her şeyimizi.
Salt o gitmiyordu ben de gidiyordum sadece belli belirsiz sapaklarda yapayalnız bırakıyorduk ben onu o da beni.
Ö.G.