"Minör siyaset şiddetsiz, tepkisel olmayan, çatışmacı olmayan,
barışçıl, dostça ve dolaylı eylemleri benimseyen bir siyaset.
İnsanların ellerinde, zihinlerinde ya da her anlamda zulada
silahları yok. (…) Önyargılarını sorgulayabiliyor, başka insanlara
karşı daha dostça tavır takınan insanlar haline gelebiliyorlar ve
majör kimliklerin belirleyici rolünü azaltabiliyorlar. Bu dönüşme
süreçlerini herhangi ideolojik bir projenin zorunlu bir parçası
olarak değil, kendiliğinden, içkin olarak yaşıyorlar."
Minör siyaset, farklı bir siyaset anlayışı... Hayatın her alanında
insanın yapıp etme kudretini geliştirmeyi hedefleyen, aşkın
değerlere değil eylemin içkin "oluş"una dayanan, farklılık ve
eşitlik içinde çokluğu varsayan, ademimerkeziyetçi, tahakküm
ilişkilerinden uzak, çatışmacı ve temsilî olmaktan ziyade kurucu
bir siyaset anlayışı. Mayasını, Onur Eylül Kara'nın deyişiyle "talep
ettiği ve gerçekten istediği bir yaşamı çok küçük ölçekte de olsa
tesis edebilmeye dair bir eylemlilik" oluşturuyor. Spinoza,
Nietzsche ve Deleuze ile Guattari'den ilham alan bu anlayış,
siyasal etkinliğe bir gönüldenlik ve "gülümserlik" katmakla
kalmayıp, somut kazanımlara açılıyor. Teorik çerçeve, Türkiye'den
minör siyaset ruhu taşıyan birçok deneyimin hikâyesiyle
bereketleniyor: Göçmenlerle dayanışmadan alternatif eğitim
örgütlenmesine, mahpuslarla dayanışmadan beyaz yakalı
emekçilerin dayanışma ağlarına, ekolojiden yerel güçlenmeye,
toplumsal cinsiyet duyarlılığından hafıza çalışmasına, yurttaş
gazeteciliğinden medya izleme faaliyetine, patronsuz üretim
kolektifinden alternatif futbol ligine, hayatın her alanında, bir
başka dünyanın tohumlarını atanların deneyimleri…