Geçmişi kusursuz bir altınçağ olarak görüyor; tarihe ve tarihi şahsiyetlere yönelik en küçük bir eleştiriye dahi tahammül edemiyoruz. Siyasi tavır alışlar, tarihi, hükmü önceden verilmiş yargıları teyit edecek bir veriler manzumesi haline getiriyor. Oysa geçmişi olduğu gibi anlamamızı sağlayacak anahtarları görmezden geldiğimiz, tarih tasavvurumuzu sağlam bir düzleme oturtamadığımız müddetçe tarih, gelecek için bir yol gösterici, bir kılavuz olma rolünü ifa edemez.
Ali Akyıldız Yapay Tarih'in Esirleri'nde tarihi peşin hükümlerin onaylayıcısı olmaktan çıkarıp rasyonel ve tutarlı bir tarih kavrayışının nasıl olması gerektiğine dair müthiş bir perspektif sunuyor. Bir tarih araştırmasının sınırları nasıl çizilir, müessese tarihi ve süreç analizi nasıl yapılır, detay ve genel çerçeve arasındaki denge ne şekilde kurulur, kaynak kritiği nasıl yapılır, bir tarihî karakterin terekesinden çıkan eşyalarla o kişinin yaşamı canlandırılabilir mi gibi birçok soruyu kendi tecrübelerinden yola çıkarak cevaplandırıyor. Bununla da kalmıyor; Osmanlı'nın modernleşme macerası, harem, padişah kızları ve valide sultanlar, kağıt paraya geçiş, Türkiye'de zayıf bir tarih alanı olarak kalan biyografi çalışmaları gibi birçok konuyla ilgili ufuk açıcı bilgiler paylaşıyor.
Tüm tarih okurlarına, ama özellikle genç tarihçilere vizyon kazandıracak bir eser…