Yapay zekâ, 1950'li yıllardan günümüze gelene kadar farklı disiplinleri etkileyip çeşitli sektör, alan veya görevlerde yapılacak geliştirmelere kaynak oluşturmuştur. Bugün gelinen aşamada, yapay zekânın, sahip olduğu esnek ve mantıksal altyapı ile kişileri, markaları, kurumları, devletleri etkileyen disiplinler arası bir çalışma alanı hâline geldiği, bu yönüyle de bir kurumdaki tüm fonksiyonlara etki edebilme gücüne sahip olduğu söylenebilmektedir. İletişimin araç ve yöntemleriyle olan mutlak ilişkisini daima sürdüren halkla ilişkiler de yapay zekânın bu gücünden etkilenmiş; yapay zekâ uygulamalarının kullanımı yoluyla halkla ilişkiler uygulamalarının verimliliğini arttırmak, halkla ilişkilerin gelişiminde yeni bir eğilim olarak ortaya çıkmıştır. Bu durum, halkla ilişkiler alanında; iletişim evreni, yapılar ve aktörler açısından büyük bir değişimi beraberinde getirmiştir. Bu çerçevede, halkla ilişkiler için yeni bir uyarlanabilirliğe ve bağlamsallaştırmaya sahip olan yapay zekâ, gerek ortaya çıkardığı kullanım alanları gerek oluşturduğu yöntem ve normlar gerek ise getirdiği bir dizi teknolojik ve ilişkisel çıkarımla birlikte önem kazanmaktadır. Bu kitap, yapay zekâ uygulamalarının bir halkla ilişkiler aracı olarak kullanımını inceleyerek; yapay zekânın halkla ilişkilerde uygulama alanlarını, hangi görevlerde ve nasıl kullanıldığını ortaya çıkarmayı amaçlamaktadır. Bu doğrultuda kitapta, kurumlar ve halkla ilişkiler ajanslarıyla gerçekleştirilen derinlemesine görüşmelere yer verilerek yapay zekâ uygulamalarının halkla ilişkilerde kullanım alanları; etki, sınır ve zorluklarıyla birlikte saptanmaya çalışılmıştır.