Yüzyıllardır güçlü ülkeler tarafından, kendilerinden daha zayıf olan ülkelerin politika davranışlarında değişim yaratmak amacı ile hayata geçirilen yaptırımlar, Soğuk Savaş'ın bitimi sonrasında dünya siyasetinde tek hegemon güç olarak ortaya çıkan ve aynı zamanda II. Dünya Savaşı sonrasından bu yana Dünya Bankası, IMF ve ABD doları üzerinden küresel ekonomi ve finans sisteminin kontrolünü elinde bulunduran ABD tarafından özellikle son otuz yıldır aşırı şekilde kullanılmıştır. 21.yy.dan itibaren ekonomik yaptımları tek başına yeterli derecede etkili görmeyip finansal yaptırımlarla da desteklemeye başlaması, yaptırımlar tarihindeki en önemli gelişmelerden birisi olmuştur. Fakat yine 2000'lerin başından itibaren dünya siyasetinin çok kutupluluğa evrilmesi ve ABD karşısında yeni oluşumlar içerisine giren bölgesel yapıların artan ekonomik güce paralel şekilde dünya finansal mimarisini de yeniden inşa etme çabaları, ABD'nin ekonomik ve finansal yaptırımlarına doğrudan negatif yönde etki etmektedir.
Bu kitapta, 1979 devriminden beri neredeyse kesintisiz olarak ABD yaptırımlarına maruz kalan İran'ın, 2000'lerin başlarından itibaren nükleer çalışmaları gerekçesi ile uygulanan ve 2018 yılında Trump yönetimi tarafından tekrar başlatılan ekonomik ve finansal yaptırımlar karşısında ekonomik aktivitesini sürdürebilmek için izlediği politikalar ile yaptırımların İran siyasetine ve dış politika davranışlarına olan etkisi incelenmektedir. Bir taraftan da çok kutuplu yeni dünya düzeninde, özellikle 2010'lu yıllardan itibaren küresel finans sisteminde yaşanan gelişmelerle birlikte ABD ekonomik ve finansal yaptırımlarının giderek azalan gücü İran örneği üzerinden değerlendirilmektedir.