Çoğumuz biliriz; şu ana kadar gezegendeki en bilindik ve de paha biçilemeyen o tabloyu ve tablodaki kadını… İki elini birbirine kavuşturmuş, güzel gözleri ile esrarlı, belki de alaycı bir gülümseme ile ruhumuzun derinliklerine bakan 'Monalisa'yı… Günümüzde Paris'te Louvre Müzesinde çok sıkı korunuyor. II. Ramses Mumyası ile beraber müzenin en değerli parçası idi gördüğüm yıl. Onu resmeden ünlü deha ve bir o kadar da gizemli Rönesans kişiliği; Leonardo Da Vinci. Tablodaki kadın hakkında birçok rivayet var. Kimisi aslında Da Vinci'nin kendi silüetinden ilham alarak bir hayali kadın figürü resmettiğini, bazıları eşi, metresi, hizmetçisi veya soylu bir kadın olduğunu iddia ediyor. Hatta İlluminati Örgütü üyesi olduğu iddiasından yola çıkarak, Hz. İsa'nın Vatikan tarafından örtbas edilen karısı 'Meryem' olduğu tezini savunanlar dahi var. Kökeni ve ilham kaynağı ile ilgili tartışmalar yüzlerce yıldır süregelse de beni asıl ilgilendiren kısmı bu değil. Bizzat 2005 yılında Louvre Müzesinde görmek kısmet oldu. Birkaç kalın cam bölmenin arkasında çok sıkı korunuyor olsa bile dakikalarca gözlerimin içine bakarak bana çağlar öncesinden bir şeyler anlatmaya çalıştığını hissettim, ürperdim bir an. Bana annem kadar yakın hissettim ve tanıdık geldi; saf, duru. Rönesans estetiğini, güzelliğini temsil eden, şefkatle ve birazda alaycı olarak tarif edebileceğim bakışları ise kimliğinin baskın tarafı. Asıl tuhaf olan ise; o meşhur gizemli yarım ağızla tebessümü. Saf, duru…