Edebiyatçılar, yapıtlarında yaratıcılıklarını konuşturmanın yanı sıra, entelektüel kimseler olarak alanlarıyla ilgili eleştirel ve öznel görüşlerini ve yaratıclık konusunda kendilerine yöneltilen soruları da zaman zaman yazdıkları denemelerde dile getirmişlerdir. Eleştirelliği ve sanatsallığı kaynaştıran bir edebi tür olarak deneme, bu anlamda, edebiyatta özel bir yere sahiptir. İşlenmiş bir dil, üslupta zerafet ve öznellik, yazarın kendi mizacı, hayat deneyimleriyle renklenip biçimlenmiş bir kavrayış ve sunuş, ilk kez 16. yüzyılda Avrupa'da ortaya çıkan deneme türünü günümüze kadar taze tutabilmiş özelliklerdir. Türk edebiyatında ise özellikle 20. yüzyıldan itibaren bu türde nitelikli ürünler verilmeye başlanmıştır.
Gürsel Aytaç, Yaratıcı Yazarlardan Edebiyat Eleştirileri'nde Türk ve Alman edebiyatından örneklerler yaratıcı yazarların kendi yaratıları ve edebiyat hakkında "başka türlü düşünmeyi denedikleri" eleştirel yazılarını ele alıyor. Ahmet Hamdi Tanpınar ve Nazım Hikmet'ten Hilmi Yavuz ve Cemal Süreyya'ya, Herder ve Goethe'den Thomas Mann ve Elias Cantei'ye kadar seçkin edebiyatçıların kaleminden, yaratıclığın neden sanatın gerekli koşulu olduğu ama yeterli koşulu olmadığı iddialarına ışık tutuyor.