...'Hiç gereği yokken, adını bile anmaktan hayâ ettiğim bir ülkeden söz edip duruyorum günün daha hayırlı uğraşılarla ilgilenilebilecek saatlerinde. O yüzden mi bilemem, ellerimin, kollarımın, bacaklarımın ısırılmadık yerini bırakmadı sivrisinekler. Onlar da dünyaya meydan okuyan bu sömürgeci ülkeden hoşlanmıyor olmalı ama cezasını başkasına kesiyorlar, benim gibi haktan hukuk- tan ayrılmaksızın yaşamaya çalışanlara. Zaten canım sıkılıyordu, oturduğum yerde sayısız karara imza atıp bir o kadar savaşa tutuştum Allah'ın kâfiriyle ama zarar gören de yine ben oldum; belki sinekleri de Amerika salmış olabilir üzerime, onlardan her türlü pislik beklenir, hele benim gibi insan özgürlüğünün varlığına inanan birinin farkına varsınlar dünyasını karartırlar. Neyse, akıllı aklını hesap ederken deli köprüyü geçermiş derler, bizde olan da bu, ben oturduğum yerde sömürgeci ülkelere verip veriştirirken onlar yeni avlar peşinde olmalı. Damarlarımızda var bizdeki bu dürüstlük; önceleri aileden, sonra okuldan, kısacası toplumun her kesimin- den akıp geliyor bizlere iyi insanlar olmakla ilgili yönlendirmeler, kimseye zarar vermemek üzere yetiştirildik ve hayatımızın her döneminde bu doğrultuda yaşamaya çalıştık. Haliyle devletimizin başına da bizim gibi insanların gelmesi için çabaladık ve başardık, şimdilerde beklentilerimizin neler getirmiş olabileceğini gözlemek- le zaman geçiriyoruz!....