İnsanoğlu var olduğu günden bu yana, içinde yer aldığı evreni merak etmiş, duyduğu hayret ve merak duygusunu tatmin edebilmek için de onu anlamaya, kavramaya çalışmıştır. Bir anlamda merak ve hayret duygusu, onu topyekün varlık hakkında bilgi edinmeye doğru yöneltmiştir. Bu bilme çabasının sonucundaysa bilim, sanat ve felsefe doğmuştur denilebilir. Hatta O, günümüzde bile bu bilgi sahalarıyla olan münasebetini kesememiştir. Bununla beraber insan, yalnızca kendi dışındaki varlık sahalarıyla ilgilenmekle yetinmemekte, bizzat kendi varlığını ve kendisinden kaynaklanan eylemlerini de ayrı bir bilgi sahası olarak araştırıp, incelemektedir. Böylelikle sonuçta insan, birçok bilgi sahasının da ortak konusu haline gelmiş olmaktadır.