Yaşamak... Ne derin bir kelime ama!
Aslında görmeyiz ancak her insanın sırtında dünya dertleriyle dolu, koca bir kambur vardır. Kimi zaman gülen, kimi zaman ağlayan dev bir kambur vardır.
Attığımız her adım, sırtladığımız her yük, adına yaşamak dediğimiz yola götürür.
Peki bunca yol ne içindi? Bize kancasını takıp, peşinden sürükleyen neydi? Alınlarımızdaki kırışıklıklar, verdiğimiz mücadeleler, attığımız her adım, sırtladığımız her yük nedendi? Her şeye rağmen içimizdeki yaşam arzusunu yitirmeyen, sebepsiz kahkahalar atabilen, dağların bile sırtlanmaya cesareti olmayan yükleri sırtlayabilen varlıklar olma gücünü neyden almıştık?
Bir yanda ölümlerle, diğer yanda doğumlarla. Bir tarafta gülen gözlerle, diğer tarafta ağlayan yüzlerle, kötülerle, iyilerle, bitmek bilmeyen çelişkilerle doluyuz. Sanırım bu yolun ve karmaşanın adıydı yaşamak.