Altmış yaşıma gelmek üzereyim, "Ne oldu yaşamımın temel sorusu?" diye kendime bir soru sorduğumda, şu günlerde böyle bir soruya verdiğim yanıt: "Nasıl yaşayacağım bilgimle?" sorusu oluyor. Belki de, temel sorumun ne olduğu sorusu, temel sorumdur, kim bilir? Çağım insanının en ağır sorusu da bilgisiyle nasıl yaşayacağı sorusu olsa gerek. Bilgi çağı diyor da bilgiyi bilmiyor, hadi bilgiyi bildi diyelim, onunla yaşamayı bilmiyor. Yaşamla bilgi arasındaki uçurum gittikçe büyüyor.
Bu kitaptaki yazılar akademik yaşamdaki bilgi-yaşam ilişkisini sorgulayan denemelerden oluşuyor. Bir mühendis felsefeci olarak, mühendislik yaşam ilişkisine şöyle bir değinip, felsefenin ülkemdeki serüveni üstüne imalarda bulunduğum bu yazılar, Anadolu topraklarından çağımın bilgisine atılan çığlıklar olarak anlaşılmalı. Elbette uslu çığlıklar. Kültürümüzün köklerine doğru çıkılacak yolculuklar için açılabilecek yeni yolların ıssızlığında yankılanan sessiz çığlıklar. Duyacak olanlar bulunur umuduyla yazılmışlardır.Yazılacaklardır.
Bu topraklardan dünyaya yazıp, bilgi okyanusuna bıraktığım şişe içindeki notlardan biridir bu kitap.
- Ahmet İnam