Roman kahramanımız Can, huzur dolu küçük evinin bahçesinde, doğanın kucağında, kendi düşünceleriyle baş başa kalır. Bahçesi, zamanın akışını unuttuğu, ruhunun dinlendiği ve düşüncelerinin özgürce dolaştığı bir mekândır. Bu bahçe, Can'ın kendisini keşfettiği, doğayla uyum içinde yaşamayı öğrendiği bir okuldur da.
Bir gün, beklenmedik bir misafir gelir. İhtiyar bir adam, sadece Can'ın bahçesine değil, aynı zamanda onun düşüncelerine de bir adım atar. Onunla yapılan sohbetler, sadece bilgi alışverişi değil, aynı zamanda içsel bir dönüşüm sürecidir. İhtiyarın anlattığı hikâyeler ve verdiği cevaplar, Can'ın düşüncelerini, inançlarını ve bakış açısını derinden etkiler.
***
"Varoluşun bizzat kendisi bir mucizedir, öyle ki; senin var olabilmen için, yüzlerce kuşak önceki anne baba soyundan büyüklerinin hatasız bir şekilde kuşaklar boyu bir araya gelmesi gerekti. Büyükanne veya büyükbabalarından birisi farklı olsa sen olmazdın. Anne babandan senin doğman ayrı bir mucize, senin ve benim böyle bir yerde ve böyle bir zamanda bir araya gelmemiz ayrı bir mucizedir. Var olmamız ne-redeyse imkansız, olasılık olarak sıfıra yakındır, oysa varoluş, neredeyse imkansız olan bu mucizelerin ortaya çıkmasıyla birlikte daha da güzelleşir."