Çocukken annemin bana anlattığı öykülere bütün kalbimle inanarak büyüdüm. İlk yetişkinlik yıllarımda, kafamda her gün tekrarladığım bu öykülerin tümüyle gerçeküstü olduğundan emindim. Yıllar geçip yaşama dair daha çok şey öğrendikçe düşüncelerimin hepsi değişti. Artık gerçeğin nerede bitip düşlerin nerede başladığını bilmiyorum. Bana anlatılan o güzel öykülerden aldığım ilhamla yazdıklarım size garip gelebilir. Ancak hepsini baştan sona okuyup uzun bir uykuya daldığınızda, hiç bitmeyen fırtınanın ortasında kalmış denizcilerin yüzlerinde patlayan azgın dalgalar karşısında yaşadıkları çaresizlikle gördükleri güzel denizkızlarının ne kadar gerçek olduklarını anlayacağınızdan hiç kuşkum yok.
Öykülerin bir adı yok. Kahramanların da öyle. Olayların nerede geçtiği belirsiz. İstedim ki, tümüyle teslim olmuş bir şekilde ama özgür irademiz ve hiç yanılmayan keskin zekamızla oynadığımız bu oyunda başkalarının koyduğu adlar ile yaşamak zorunda olan ve yabancılaşan bizler, bir kez olsun her şeyin adını kendimiz koyalım