Annemin evliliği bana, onunla aynı zamanlarda evlenmiş iki çocuklu bir büyük şairin evliliğini anımsattı. Dünyanın öbür ucundaki bir kadınla diğer ucundaki başka bir kadın, kocaları okurken ya da yazarken kendilerinin bunu yapamıyor olmasını kabul edememişlerdi. İkinci Dünya Savaşı sonrası kadınlara yapılan, "Evine dön, çocuk doğur." çağrılarına karşın şiir yazmaya karar veren Silvia Plath'inşiirleri; insanı nesneleştiren toplumsal ilişkilere, erkek egemenliğine, bürokrasiye, cinsel rollere karşı isyan ederdi. Şaşırtıcıydı ve sivri mi sivri, sert bir dili vardı. İngiltere'nin geleceği parlak kraliyet şairi Ted Hughes ile evlenmişti. Kocası şiir yazıp, ödüller alırken çocuk doğurup; pasta, börek, yemek yapmak zorunda kalmış, bunalıma girmiş, en sonunda da iki çocuğunu uyutup, sabah kalktıklarında yemeleri için tereyağı sürülmüş ekmek, yanında da birer bardak süt bıraktıktan sonra mutfağa gidip, fırının gazını açıp, kafasını içine sokmuş. Anneme, "Dün bir neşelendim, sonra bulutlandı." dedim, "Aynı ben." dedi. "Baban okurken ya yemek yapar ya da dikiş dikerdim ve hep ölmeyi düşlerdim…"
Çengel cümle de bu;
Vardım! Dünyadaydım, nefes alıp veriyor ve yaşıyordum! Ancak düşlerimi gerçekleştirirsem gerçekten var olabilecektim.