Yazıcı Murtaza, para kazanma umuduyla eşini ve çocuklarını geride bırakarak memleketinden yola çıkmış ve işi gereği uzun seyahatlerde bulunmuş sıradan bir Osmanlı kâtibidir. Başlangıçta hemşehrileri aracılığı ile İstanbul'da iyi bir büroya girmeyi ve bahtı yaver giderse saygın ve geliri bol bir makam elde etmeyi düşünmesine rağmen 18. yüzyılın ilk yıllarında Arnavutluk'tan Basra'ya kadar sürüklendiği zorlu bir memuriyetle yetinmek durumunda kalmıştır. Daha da acısı on yıl boyunca evine hiç uğrayamamış, ailesini görememiş ve büyük bir hayal kırıklığı ve özlem içinde yıllarını gurbette geçirmiştir.
Bu kitabı da Basra'da, memleketinden ve ailesinden uzakta, mutsuz bir halde kaleme almıştır. Yazıcı Murtaza eserini şekillendirirken kafası karışıktır. Başlangıçta kitabını seyahatname şeklinde tasarlamış ardından üslup ve içeriği değiştirerek eserini hatırata dönüştürmüştür. Üzüntü ve hüsranla geçen günlerinde "züğürt tesellisi" mahiyetinde kaleme aldığı bu eser yazar için ibret verici olduğu kadar okuyucusunu eğlendirecek bir kitaptır.
Kitap, 1699-1709 yıllarını gurbette geçirmiş olan Yazıcı Murtaza'nın duygu dünyasına ve anılarına kapı aralamakla birlikte büyük oranda seyahat notlarından oluşmaktadır. Bu da okuyucuya, Arnavutluk'tan Basra'ya uzanan seyahatinde gördüğü ve şahit olduğu şehirler, insanlar ve siyasi olaylar hakkında sıradan bir kâtibin gözünden renkli ve özgün bilgiler sunmakta ve 18. yüzyılın hemen başındaki Osmanlı siyasi, sosyal ve iktisadi hayatına ışık tutacak önemli değerlendirmeleri barındırmaktadır.