Niksar'ın ruhunu anlatan farklı bir eser olacağı için ismi de farklı olmalıydı. Neyse ki Ahmet Hamdi Tanpınar'ın "Beş Şehir" kitabı aklıma esti. Bu kitapta İstanbul, Bursa, Konya, Erzurum ve Ankara anlatılmıştı. Bu şehirlerin farklı özellikleri vardı. Kimisi tarihiyle, kimisi mühim bir şahsiyetiyle, kimisi tabii güzellikleriyle öne çıkıyordu. Kitabıma "Altıncı Şehir" adı verecektim ancak bir başka yazarın Sivas'ı anlattığı "Altıncı Şehir" kitabını hatırladım. Buralardan mülhem Kitabıma "Yedinci Şehir Niksar" adını verdim.
Elbette biliyorum ki bu isim çok iddialı olacak. Hem Anadolu'da bunca kadim şehirlerimiz varken kitaba "Yedinci Şehir Niksar" ismini vermek kolay değildir ve içi doldurulmalıdır. Ancak biliyorum ki Niksar en az bu şehirlerimiz kadar Türk-İslam ruhunu havi olduğu için anlatılmalıdır. Yeteri kadar elde kaynak vardı. Zaten şehrin kendisi bir kaynaktı. Hiçbir şey yoksa bile Niksar Kalesi, kalenin etrafını çeviren iç ve dış surlar, Ulu Camii, Roma Köprüleri, Roma Arsenal'i, tekkeler, Talazan Köprüsü size çok şey anlatır.
Mümbit ovası, yazın birkaç hafta hariç havasıyla, bir içenin bir daha vazgeçemediği Ayvaz suyuyla, bahçe ve bağlarıyla meşhur bu şehir; deprem, sel gibi tabii afetler, işgal, istila, göç gibi insan kaynaklı vahşetle tarih boyunca hep meşgul olmuştur. Bu yönüyle nüfus kayıtlarında hep inişler çıkışlar görülür. Bir bakarsınız kaza merkezidir, bir bakarsınız nüfus azalmış nahiye olmuş.