Nermin, Almanya'da doğmuş üçüncü kuşak bir Türk kızı. Annesi, her ne kadar masal tadında hatıralarla yâd etse de ülkesini, kendisini Almanya'ya ait olduğunu düşünmektedir çünkü oranın kültürüyle yoğrulmuş, oranın mimarisiyle şekillenmiştir zihni.
Bir gün iş arkadaşı Emma, her tatil dönüşü yaptığı gibi masasının üzerini yeni fotoğraflarla süslemiş, panoya da denizin ortasında yükselen beyaz bir kulenin fotoğrafını iliştirmişti. Bu kule, Kız Kulesi'dir.
Nermin yabancısı olduğu bu manzaraya hayran hayran bakmaktadır. Arkadaşı Emma, Nermin'in memleketine bu kadar yabancı kalmasına şaşırmıştır. Emma, memleketinin ne kadar güzel bir yer olduğundan bahsederek onu memleketini görmesi için teşvik eder. Nermin memleketini tanımamanın verdiği bir mahcubiyetle İstanbul'u görmeye karar verir. Kuzeni Burak'la İstanbul'u adım adım gezmeye başlarlar. İstanbul'un doğal ve kültürel zenginliği onda derin izler bırakır. Almanya'ya dönüş vakti geldiğinde, İstanbul'dan ayrılmak ona çok zor gelir çünkü o artık memleketine âşık bir insandır.