Yaraları iyi eden onları görmektir. Yüzleşmektir. Yaralarına isimlerini söylemektir. Yalnızca demokrasileri değil, kalpleri de incitir darbe. Sokakları, caddeleri, evleri, okulları, köşedeki simitçiyi, sokağın kedisini, insanı yabancılaştırır kendi kendine. Renklerin parlaklığını alır, ümitleri suskunlaştırır.
Sizin kalbinizi neresinden kırdı darbe, darbeler ve darbe girişimleri?
On iki edebiyatçı kalemlerine yükleyip iyileşme yoluna döktüler kelimelerini. Taşları, güvercinleri, köprüleri, hevesleri, duaları, beklemeleri saydılar tek tek, yaraları onarma niyetine...
Ah gündelik yaşamın kutsallığı!
Onun üzerine yemin ederim ki daha önce de bölmeye çalıştılar kitaplığımı. Şimdi yeni bir kitaplık yapıyorum. Kitaplıklar küçüle küçüle büyür, bölüne değil. Bir kısmı bu evde, diğer kısmı daha küçük olan diğer eve... Bu gece ertelemek zorunda kaldım taşınmayı. Burada biraz daha kalmalıyım. Annem uyuyor. Olup bitenden sonra nasıl öykü yazılır bilmiyorum, zihnimi toparlamalıyım, bir öykü çıkarmalıyım. Bunları düşünerek, perdeyi araladığımda güvercinlerle kedilerin koyun koyuna uyuduğunu gördüm sabah. Şimdi onlar böyle uyurken, ben nasıl uyurum. Uykularının nöbetlerini tutmalıyım.