Ben Isviçr,de Heidi ve peter gibi Alpler'de koşup oynayarak büyüdüm. İlkokul yıllarımda ise Bursa'da kocaman bahçeli bir evde yaşadım. Yüzlerce tavuğumuz vardı.
Minicik civcivken bize gelirler, onları sevgiyle besler, büyütürdük. Dedem bu işlerden çok iyi anlardı.
Mahallemizdeki herkes bizim yumurtalarımızı satın alır, dedem de yumurtalarımızın tazeliği ile gururlanırdı.
Babaannem yemek yemenin sadece karın doyurmak olmadığını öğretti bize.
Biz tadını sevsek de sevmesek de özenle hazırlanmış, emek harcanan her yemek kutsaldı.
Şükredilir, saygı duyulurdu.
"Yiyeceklere söz hakkı verilse bize neler söylerlerdi acaba?" diye düşündüğümde, yine hayal kurmaya başladım. Yumurta oldum, domates oldum, biber oldum. İnanın onlar çok dertli.
Öğrencilerimden, tonton şefimiz SOMER Şef'ten yardım aldım. "YEMEK İŞİ ÇOCUK İŞİ" bir yemek kitabı gibi görünse de, içinde hem özel tarifler hem de minik öyküler var. Okudukça ailenizle birlikte mutfakta denemeler yapabilirsiniz.
Bir ailenin en mutlu zamanı sofra başına oturulan yemek saatleridir. En keyifli sohbetler, şakalaşmalar, gülücükler
masanın süsüdür. Siz çocuklar da evlerimizin neşesi…
Sevgilerimle…