Osmanlı İmparatorluğunun son yüzyılında Anadolu coğrafyasını mesken tutmaya başlayan Protestanmisyonerlerin başta Ermeniler olmak üzere gayrimüslüm nüfusa yönelik kışkırtıcı faaliyetlerdebulundukları aşikardır. Bir başka değişle bugün bile Türk kamuoyunu ve bilim çevrelerini en çokmeşgul eden konulardan biri olan azınlıklar meselesinin ortaya çıkmasında Board teşkilatına mensupmisyonerlerin katkısı bir hayli fazla olmuştur.
Misyonerlerin Türkiye ve Anadolu coğrafyasına yönelikemellerini ortaya koyması açısından Everett P. Wheeler'ın şu sözlerine kulak vermekte yarar vardır:"Biz Türkiye'de Hıristiyanlar ve Hıristiyanlık için okul, hastane açıyoruz, ilaç götürüyoruz. Türkler biziistemeyebilir ama oranın sahibi Türkler değil ki…" İstanbul'da görevli misyoner Hamlin deAnadolu'daki misyonerlik faaliyetleri konusunda şu sözleri sarfetmiştir: "Türkiye başından sonuna, tüm yerleşim birimleriyle artık Türkiye değildir ve bir daha asla Türkiye olmayacaktır. Hıristiyanlık büyük bir güç ve enerji ile yayılmakta ve sürekli mevzi kazanmaktadır. Şanlı bir geçmişe sahip olmasına rağmen bugün kokuşmuş ve çürümüş bu topraklara şekil verecek ve onu parlak günlerine geri götürecek olan da Hıristiyanlıktır." Bu sözler misyonerlerin gözüyle işlerin nerelere varacağını göstermesi açısından önemlidir.
Olaya bir bütünün parçası olarak bakıldığında bu durum Bursa için de geçerlidir. Bu çalışmadaAmerikalı misyonerlerin Bursa'da yürütmüş oldukları misyonerlik faaliyetlerine teferruatlı olarakdeğinilmiştir. Çalışmayı önemli kılan asıl unsur ise Bursa istasyonunda teşkilatlanmaya çalışanmisyonerlerin faaliyetlerinin örgütün kendi arşiv belgelerinden yararlanarak ortaya konulmuş olmasıdır.