Yirmi birinci yüzyıla gelindiğinde hâlâ hümanizmin varlığından söz edilebilir mi? Tarihsel sürece bakıldığında ciddi kırılmalar neticesinde hümanizmin kendisini yenileyerek yeniden kalıcı bir anlayış kurmaya çalıştığı görülür. Bu özelliğin, Antik Yunan'dan günümüze kadar pek çok medeniyetin mirasını ve kültürel yapısını taşımasından kaynaklı olduğu söylenebilir. Böylesi bir yapının mirasçısı olan yeni hümanizm, yirminci yüzyılın başından itibaren derin bir krize giren insanın bilimsel, dinî, ahlaki ve kültürel açıdan yeniden inşasına çalışan bir anlayışı temsil eder. Bu açıdan yeni hümanizm, küreselleşme ve dijitalleşme çağında pek çok kültürel farklılığın buluşma noktası olmaya çalışır. Bu amaca yönelik olarak tüm medeniyetlerde ortak bir paydayı ifade eden inanma ihtiyacı ile bilme arzusuna saygı duyar, onları anlamaya çalışır ve tercüme ederek yeniden değerlendirir.