Kültür bir toplumun kendini var etme sermayesi, geçmişi ile geleceği arasında oluşturulan manevi köprüdür. Kültürün toplum hayatındaki yeri ve önemi zaruri ihtiyaçlar olan ekmek, hava ve su gibi kıymetli bir yere sahiptir. Kültürsüz bir toplum düşünülemez; sadece kültürü şu veya bu şekilde değişmiş, değiştirilmiş toplumlardan bahsedilebilir. Kültür için arzu edilen durum değişmemesi ve toplumlara has otantik yapısını korumasıdır. Fakat 21.yüzyılın yaşandığı medya çağında bunu beklemek elbette hayali bir iyimserlik olur. Zira medya, hayata dair herşeyi tepeden tırnağa değiştirmek için kurgulanmış şekilde insani, doğal ve otantik olan her değere adeta savaş açmış durumdadır. Dolayısı ile milletlere has kültürler birer birer yara alırken yerine popüler kültür denilen köksüz, değişken ve insani değerlerden oldukça uzak türedi bir kültür ihdas edilmiştir. Diğer yandan "Kültür kuramları", hemen hemen tüm kültürler için genel olarak değişimin mukadder olduğu fikrinde birleşirler. Bu yaklaşım bir akademik tespit olmakla birlikte kapitalist küresel sermayenin etki altına almış olduğu bir kısım kuram sahipleri için arzu edilen bir durum olarak da görülebilir. Zira popüler kültürün tüm dünyada taban bulup işlerlik kazanmasında kuramsal destek verilmesi yönüyle küresel sermayenin önemli ideolojik aparatları olan medyanın ve film endüstrisinin etkisi yadsınamaz. Son elli yılda dünyada yaşanan savaşlara, işgallere ve dolayısı ile emperyalizme bakıldığında bunların meşruiyetinin sağlanması adına ve kamusal vicdanda olumlu olarak makes bulması için ilgili Hollywood yapımlarının gördüğü işlev net bir şekilde ortadadır. Dolayısı ile kültürel deformasyonun arkasında başta küresel sermaye ve onun yönlendirdiği küresel medya, bunlara bağlı olarak eğitim kurumları, siyaset kurumu, göç, savaş ve doğal afetlerle birlikte yaşanan fiziki yer değiştirmeler vb. sebepler yatmaktadır.