Yer kavramı, sınırları belirlenmiş bir fiziksel çevreyi, ortamı ya da bölgeyi tanımlamaktan çok ötesini ifade eder. Bireysel, grupsal veya toplumsal ölçekli deneyim ve etkileşimlerin ürünü olarak coğrafi ortama yönelik duygu yüklü anlamlarla derinlik kazanır. Diğer bir ifadeyle bir nesneye, çevreye, kimlik ya da kültürün temsil edildiği bir coğrafi ortama yönelik gelişen bireysel ya da toplumsal ölçekli aidiyet, bağlılık ve sahiplenme duygusudur. Bilişsel, duyuşsal ve çevresel örüntülerin kesişimi ile meydana gelen ve coğrafi bağlamı temsil eden yer ve duygu arasındaki etkileşim akışkan, değişen ve dinamik özellikler göstermektedir. Bu duygu yüklü anlamlar, hem bireysel hem de toplumsal ölçekte önemli bir psikolojik doyum, rahatlama ve güvenilir/güvenlikli bir yaşam alanı sağlar. Bir bebeğin/çocuğun annesinin kucağında huzur ve güven bulması, sıla özlemi çeken bir emekçinin yurduna, toprağına özlem duyması ya da demir parmaklıkların arkasına konulmuş bir devrimcinin memleketi için özgürlük mücadelesi vermesi de bir yer duygusudur.