"Hakiki şiirin gücü ölüm ve yaşamın ötesindeki zulmete yüzmek için dalgalara atlayan çılgın bir tinin tanıklığından gelir1. Bunu önce Charles Baudelaire (1821-1867) keşfetti. Çalkantılı sularda lanetlenmiş şiirin girdabını yarattı, daha sonraysa 19. yüzyıl Fransa'sında Arthur Rimbaud ve 21. yüzyıl Türkiye'sinde küçük İskender cehenneme çıkan bu girdaba kendini esriklik ve tutkuyla bıraktı ve şeytanî sanatı icra etti. İki yüzyıllık süreçte yeraltının derinliklerine kök salan bu sanat kurtuluşa yalnızca cehenneme inerek; kişinin vahşi, akıl ötesi ve müstehcen yönüyle yüzleşerek ulaşılabileceğini iddia etmektedir; her daim suçlularla, delilerle, şeytana tapanlarla, yoldan çıkanlarla vs. ilişkilendirilmiştir ve tabii onları kendi ailesi gibi görerek yerleşik düzenin ikiyüzlülüğüne karşı kışkırtan flâneur ile de ilişkilendirebiliriz."