Özellikle 2004 yılında başlayan yerel yönetimlerde reform süreci, yeni çıkarılan yasalar ve son olarak 6360 sayılı yasa ile ülkemizde artık 60 milyona yakın insanımızın büyükşehir belediyeleri sınırlarında eskisine göre daha yüksek yaşam standartlarına kavuşacak olmaları, "insanı yaşat ki devlet yaşasın" anlayışının yönetim yapımızda nispeten kabul gördüğünün bir göstergesidir.
Bu yeni anlayış, hepimizin arzusu "Yeni Türkiye"nin bu sürecin de hiçbir şekilde kesintiye uğramaması gerekmektedir. Ülkemizde yerel yönetimlerin gerçek fonksiyonlarını görebilmeleri için klasik yöntemlerin dışında çözüm önerileri aranmalıdır. En başta bu alanda bütünsel, etkin ve savunulabilir bir siyasal strateji oluşturmak gerekmektedir. Bu strateji mevcut temsili demokratik öğeleri ortadan kaldırmadan, onlara katılımcı öğeleri ekleyen, tamamlayıcı bir nitelik taşımalıdır. Bunun yanında, açıkça ortaya konan bir vizyona sahip, sistematik ve etkin bir reform programından oluşan bir bütünsel gündem hazırlanmalıdır. Programı oluşturan reform ve değişim paketi, yerel yönetimlerle ilgili belli bir sorun alanını ele alır şekilde değil, birbirini tamamlayan, birbirlerine karşılıklı güç veren ve destekleyen bir bütünlük içinde değerlendirilmelidir.
Doğaldır ki, bu ve benzer sorunlarımızın çözüleceği sürecin temel aktörleri insan kaynaklarımız olacaktır. Geleceğin yönetici adayları öğrencilerimiziz söz konusu süreçlerde etkin rol oynamaları, yerel yönetimler konusunda öncelikle teorik bilgilerinin çok iyi olmasına bağlıdır. Bu çalışmayı hazırlarken öncelikli amacımız; öğrencilerimizin, bu alanda çalışan araştırmacıların ve özellikle sistemde yer alan tüm çalışanlarımızın, yerel yönetimler konusunda güncel ve kolay anlaşılan teorik bilgilere ulaşmalarını sağlamak olmuştur.