"Kendimizi neremizden çekersek kurtulacağımızı bilmediğimizinsanların, dayanılması zor bir ritimle bizleri sarsmalarına müsaadeeder, eş-yaratıcısı olduğumuz bu sarsak iskeletle dengede kalmayaçalışır ve hayatımıza kıytırık telaşlardan ziller takarız. Bu ziller hersarsıntıda çalar ve böylece ne kadar zor durumda olduğumuzubaşkaları da duysun diye can atarız."
Dağ başında, akıl hastanesinin soğuk taşlarının üzerinde, evlerinsıcak salonlarında, bir bankanın koridorlarında ya da denizkenarında… Nerede olurlarsa olsunlar bir yanları hep yerin dibindeolan insanlar… Kaçmış, saklanmış değiller. Sadece bazen telaşakapılmış, kuytuya sığınmışlar.
Ayşe Özlem İnci, ilk kitabı Yerin Dibinden Geliyorum'da yer alanöykülerinde, her sokak başında karşımıza çıkan, her soluk alışımızdahissettiğimiz hayatların, hayatlarımızın izini sürüyor. Bunu yaparkende gerçek ile rüyayı iç içe geçiriyor ve okurunun aklına soru işaretleridüşürüyor: "Sahi, yaşadıklarımızın ne kadarı gerçek, ne kadarı rüya?Gördüklerimizin ne kadarı bir başkası, ne kadarı biz?"
Yerin Dibinden Geliyorum'dan satır satır duyulan sesin yabancıolmadığını şaşkınlıkla fark edeceksiniz.