Ermenekli Mehmet Nuri Bey, Osmanlı'nın sonbaharında diğer bir deyişle 1917 ila 1919 yılları arasında ticarî girişimleriyle, ideolojik duruşuyla, muhitiyle, entelektüel seviyesiyle, vizyonuyla, idealistliğiyle ve topluma adanmışlığıyla "yerli ve millî bir Osmanlı burjuvası" olarak tarih sahnesinde yerini aldı. Yıkım ve inşa, yeis ve umut, tükenmişlik ve azim diyalektiklerinin had safhada olduğu bir ortamda ortaya çıkan Mehmet Nuri Bey, haddizatında II. Mahmut'tan Mehmet Cavit Bey'e, Yusuf Akçura'dan Tekin Alp'e, Ziya Gökalp'ten Mustafa Kemal Atatürk'e kadar idealize edilen, var olması için çaba gösterilen, ekonomik kalkınma ve bağımsızlığın anahtarı olarak görülen bir tüccar tipiydi; "millî iktisat" projesinin hem müsebbibi hem de sonucuydu; bugün bile hala güçlü bir şekilde vurgulanan ve "ulusal bağımsızlık" düşüncesinin anahtar kavramlarından olan "yerlilik" ve "millîlik"in o dönemin koşullarında bir mitten ibaret olmadığının da teyidiydi. Dahası o, Türk milletine teslimiyet veya direniş seçeneklerinden birisinin dayatıldığı Mütareke koşullarının değişken ve hızlı atmosferi içerisinde, ikinci şıkkı seçerek Türk milliyetçisi ve vatansever bir imaj çizecekti. Son tahlilde elinizdeki kitapta, belirttiğimiz kronolojik çerçeve dahilinde Mehmet Nuri Bey'e "Türk burjuvası" sıfatını kazandıran etkenler üzerinde durarak Osmanlı tarihinin belki de en donanımlı, faal ve vizyoner girişimcisinin fırtınalı serüvenini gün yüzüne çıkarmaya çalışacağız.