Çevreyi tanımak için gezmek hobi değil aydınların görevidir, hatta Müslümanca gezmek cihattır diyebiliriz. Hayret veren doğal güzellikler, tarihi kalıntılar ve o coğrafyada ibret alınacak olaylar insanın gözünü, gönlünü ve ufkunu açar. Yeni çevre ile birlikte tevafuken yeni dostlar ediniriz.
Bir ülke veya şehirler tabiatı ve tarihi eserleri ile hoşa gidebilir. Fakat bir coğrafyayı sevdiren yegane unsur insandır. En güzel çevre veya şehirler, içinde sevdiklerimizin, dostlarımızın ve arkadaşlarımızın yaşadığı mekânlardır.
Mesleki ihtisas için gittiğim Kuzey Almanya'da 7 yıl bir misafir gibi kaldım. Bir ay süren yıllık izinlerimi (Urlaub) her sene özellikle karayoluyla Avusturya, Yugoslavya ve Bulgaristan üzerinden Türkiye'ye gelerekdeğerlendiriyordum.
Ancak insan için yaşanan an geçiciydi, faniydi ve mutlaka paylaşılmalıydı. Görülenler ve dinlenenler, söylenenler hatta heyecanla okunanlar bir süre sonra unutuluyordu. Fakat yazılanlar kalıyordu.
İşte biz de amatör heyecanla yazmaya başladık. Memlekete kesin dönüşten sonra da bu alışkanlığı sürdürdük.
Elinizdeki bu mütevazı eser değişik yıllarda tutulan Cennet Yurdum'daki gezi günlüklerinden müteşekkildir.