Aynı aileden insanların ilk yerleşim yeri mekânı olan Şeyh Hasan köyü ile Onar köyü sakinleri, ana dilleri olan Türkçeyi konuşurken, göçedenlerin Kırmanç dili hâkim olan yörede Zazaca'yı yine Kürtçe'nin bir lehçesini konuşmayı öğrendiler. Aynı ailenin evlatları, iki ayrı yörede iki ayrı dili konuşur oldular. Bir aileden kardeş olanlardan ilk yerleşim yerinde kalanlar Türkçe, göç edenler farklı iki ayrı lehçeyi konuşur oldular.
Bu boylar, gittikleri yerlerde hâkim olan dili konuşsalar da ibadet dilleri hep Türkçe icra edildi. Çünkü göç edenlerin tamamı Şeyh Hasan Onar ve Şeyh Ahmet Dede Ocağı'ndan ayrıldıkları için ibadet dili hep Türkçe kaldı, değişmedi.
Mayıs 1787 yılında Osmanlı Padişahı 1. Abdülhamit, bölgede bulunan iş birlikçileri voyvodaları, Hamidiye Alayları, Yavuz'dan ve İdris-i Bitlisi'den itibaren süregelen dostlarının ihbarları üzerine dönemin Padişahı Osman oğullarından 1. Abdülhamit, bir ferman göndererek Şeyh Hasanlıların ileri gelenlerin 25 kişinin kellesini istemişti. (Ferman Mayıs 1787 1. Abdülhamit; 39 Başbakanlık Osmanlı Arşivleri (BOA), Cevdet zaptiye No: 576)
Bu hadisenin iki türlü anlatımı var. Biri, bütün voyvodaları ile Hamidiye Alayları ile bölgedeki iş birlikçileri ile İdris-i Bitlisi zihniyeti ve artıkları ile Şeyh Hasanlıların etrafını sarıp istenen 25 kellenin de ötesine geçerek 100 kişinin kellesi kesilerek padişaha gönderildiği şeklindedir.
Evlerini baykuşlara mesken et...