Yeter Kan Akmasın
Sait Şanlı, on dört yaşında kan davasıyla tanıştı. Sonra kendini barışa adadı."Bu halk ateşe konulan çelik gibi. Nasıl ki çelik, ateşten çıkartıldıktan kısa bir süre sonra soğursa, bu halk da öyle. Kızdığı zaman mümkünü yok önünü kesemezsin. Adamı kesecek, vuracak, kızı kaçıracak, silahını alıp dağa çıkacak. Ne oluyor, adam ölüyor, namus lekeleniyor, koyun gidiyor. Aradan yıllar geçiyor, ama bu kızgınlık geçmiyor." Kan davası, içi boşaltılan onur ve namus gibi kavramlara sırtını dayamıştır. Aslında ait olmadığı bir yüzyıla arkaik zamanlardan gelmiş bir davetsiz misafir gibi hayâsızca bir köşeye çekilmiş, insanların ölmesini ve öldürmesini seyrediyor. Suratına taktığı töre maskesi ise belki de bu ilkel geleneğin kana buladığı suratları gizlemenin tek yolu. işsizliğin kol gezdiği, insanların canından bezdiği bir coğrafyada, adamın biri Kaf Dağı'nın arkasındaki sorunları çözmeye, kan davalarını sonlandırmaya, aileleri barıştırmaya, gençlerin mutluluğuna aracı olmaya çalışıyor. Kendisi de töre kurbanı olan ve bu cehaleti kırmak için sonsuz emek gösteren Sait Şanlı'nin her bir hikâyesini okurken bu insanlık dramının mağdurlarının çığlıklarını duyacaksınız.
Devamını Oku