Okuldan çıkmış, babamın yanına gidiyordum. Okul çıkışlarında genelde böyle yapardım. Sonra da konuşa konuşa eve dönerdik babamla. Gidiş yolu ile dönüş yolu, kesinlikle aynı uzunlukta değillerdi benim için. Bu zaman yanılgısının sebebi insanın içsel saatiymiş, yıllar sonra öğrendim. Babam, benim içsel saatimin de ustasıydı. Yaklaşık kırk beş sene saatçilik yaptı.
Mahalleli tarafından sevilen sayılan, babacan tavırlı, az konuşan ama çok şey anlatan koca yürekli bir insandı. Zamanın ileri gittiğini düşünenlere "çocuk" der, zamanın bizi sonumuza yaklaştıran bir geri sayaç olduğunu fark edenlerle de karşılıklı oturur çay içerdi. Dijital saatler ve akıllı bileklikler, babamın en büyük düşmanlarıydı. Saatin sadece akrep ve yelkovandan oluşması gerektiğini; adım saymanın, mesaj göstermenin ya da nabız ölçmenin saatin görevi olmadığını söylerdi. Mesleğinin gözünün önünde yok oluşunu izlemek onu içten içe üzerdi ama belli etmezdi. Hüznünü iyi saklardı zaman ustası.