Siz hiç bedel ödediniz mi, güvendiğiniz, sevdiğiniz, inandığınız için… Soludunuz mu havayı ürkekçe, karşılığında ne istenecek beklentisiyle… Haklı olmaktan korkup, insanların sizi yanıltmadığına üzüldünüz mü… Bir kere de olsa yanılmak için dua edip gözyaşı döktünüz mü… İnsanların katı, sıvı, gaz hallerine şahit oldunuz mu hiç…
Farklı bir pencereniz oldu mu nefes almak için, yoksa başkalarının manzaralarında mı çürüttünüz ömrünüzü… Suçladınız mı aynaya bakmadan başkalarını, canınız yanarken yaktınız mı siz de başka canları… Cevabını hiçbir zaman bulamadığınız "Neden ben" sorusunu ezberleyip sonra da unuttunuz mu… Yaşamınıza devam etmek için arındırdınız mı ruhunuzu? Kirlendi mi hiç elleriniz başkalarının gözyaşlarıyla… Olgunluk göstermeye çalışırken az sonra imtihana çekildiğiniz oldu mu… Sınandınız mı hiç en yakınlarınızla… Seda Küçük üçüncü romanı "Yoksul Ruh"ta da bizi hayatla yüzleştiriyor.
Hayatın gelgitlerinde tutunmaya çalışan genç kadınlar, kimi öfke ve kıskançlıkla gidilen yollar, kimi merhamet ve acımayla açılan kapılar, kimi de her ikisi arasında sıkışıp kaldığı gibi kendine yeni bir dünya yaratmak için acımasızlığı normale döndüren insanlar… Bir metropol romanı "Yoksul Ruh". Varlıkla gidilemeyen, varlığa ulaşmak için saplanan, saplandıkça bulanan karakterler var, aynı dünyada olduğu gibi. Işığı görmek için çabalayanlara da geniş ve aydınlık bir yolun merdivenleri beliriyor. Tasavvuf yolunun rehberiyle feraha çıkan yolların hikayesi bu.
Seda Küçük, akıcı üslubu, insanı birdenbire içine alan kurgusuyla, bir ferah kapısı aralıyor ve bir kez daha "Fiilin Faili Allah'dır" diyor.Görene… Köre ne…