İstanbul arkamdaydı, metroya binip eve gidebilir, yatıp uyur uyandıktan sonra tüm olanların bir rüya olduğuna inanabilirdim. Aşk acısına gelirsek, o da bir şekilde geçecekti. Neler geçmiyordu ki o mu kalacaktı içimde diye düşündüm. Sırtımda koca bir çanta, tüfek gibi taşıdığım çadırla iskeledeki saate bakarken fikir hoşuma gitti ama olduğum yere çivilenmiştim. Vapur iskeleye yanaştı. Birkaç görevlinin kapıya yönelmesi ortalığı hareketlendirince akıntıya kapılıp bir ailenin arkasında istemsiz sıraya girdim. Başka yerlere giden vapurların anonsları duyuluyor ardından büyük bir kalabalık hücum ediyordu. Anonslar her seferinde nerede olduğumu anımsatıyordu. Tanrım yola çıkıyorum ama bir anlamı var mı?