Şiir, bir düşsel yolculuktur. Ne duru vardır, ne durağı. Ne yolu biter ne de yolcusu. Sonsuzun ardına düşen bir gölgedir o. Az kişinin erdiği, çok kişinin ezberlediği...
Kâh, bir buhran akşamında mola verir, kâh bir sisli bataklıkta. Kâh, bir bebeğin masumiyetine kıvrılır yol, kâh bir ayrılığın cinayetine. Görmek ve göstermek ne kadar farklıysa, bu yolda yürümekle yolu bilmek o kadar farklı neticede. Her şair, bu yolculuğun baş aktörü, son şövalyesidir aslında. Okuyucuya sunacağı bir sunağı vardır bu yolcunun. Okuyucuya sunacağı bir sızısı...
Oktay Balkır, sizi bir yolculuğa davet ediyor. Kuklacıların köleleriyle İstanbul'un gizemleri arasında dolaşmaya. Kısa mısraların enginliğini ve zenginliğini keşfedecek, uzun mesafelerin üstünden geçeceksiniz bu eserde. Kendi tarz ve üslûbunu oluşturabilmiş bir dertli kalemin serüvenine eşlik edeceksiniz.
Kısacası, şiirin sisli vadisinde, harikulade bir yolculuğa çıkacaksınız. Nefesinizin yettiği yere kadar...