Ekmek parası için kendi köyünden kalkıp Anadolu bozkırlarında çobanlık yapmaya gelen Musa, gözünü budaktan sakınmayan, sözüne sadık, gayretli bir çobandır. Tek amacı, "sütüne havale" edilen davarları en iyi şekilde, eksiksiz teslim etmektir sahibine. Ancak altı aylığına geldiği köyün otlakları kıt, otu yetersizdir ve Musa, köyün iki ağası arasındaki rekabetin ortasında bulmuştur kendisini. Her ne kadar ağaların savaşından uzak durmak istese de karşı tarafın çobanları buna müsaade etmeyecek, Musa'ya ve sürüsüne rahat vermemek için ellerinden geleni yapacaklardır.
Musa'nın üstlendiği görevi alnının akıyla yerine getirmek için gösterdiği insanüstü çaba, ibret verici bir öykü olarak çıkıyor okurun karşısına. Günümüzde unutulmaya yüz tutan onur, emek ve sorumluluk kavramları, haksızlıklar karşısında susmayan, dürüstlüğünden taviz vermeyen davar çobanı Musa'yla Yoz Davar'da yeniden hayat buluyor.
Talip Apaydın her zamanki yalın üslubuyla bir çobanın onur ve insanlık mücadelesini, insan ve doğa ilişkisini son derece gerçekçi bir dille aktarırken, insana dair umudunu hiçbir zaman yitirmediğini de gösteriyor.