Kenan Göçer'in Anadolu tasavvuf tarihine, özellikle de Yunus'a, düşünsel bir deney olarak Kojin Karatani'den esinlenerek geliştirip uyguladığı üç hatlı yaklaşım, konuya tasavvufi meşreplerin iktisadi konumlanmalarının ne olabileceği hakkında beklenmedik bir açıdan ışık tutuyor. Kanımca bu, verimli ve zihin açıcı bir deney. Hem Yunus'un hem de gezgin ya da yerleşik derviş takımlarının ekonomi-politik konumları hakkında düşünmek, elde yeterli veri olmadığı dönemlerde bile metinleri aklımızdaki sorulara cevap verecek şekilde "konuşturabilmemiz" için bize yeni ufuklar açıyor.
Bir tarihçi olarak beni, özellikle Göçer'in, birikimin dağıtılma alanları (benlik, madde, anlam-mantık, statü-itibar ve dil/lisan) konusunda söyledikleri düşündürdü ve düşündürecek. Şimdilik kendi adıma bu gözle bakıldığında yalnız melametîliğin değil, sûfîlik ve gezgin dervişliğin de yer yer değişik düzeylerde birikimi dağıtma, tam anlamıyla dağıtma olmasa da kırma, çatlatma, aza indirme veya en azından sorgulama potansiyeli taşıdığını söylemekle yetineyim.