Ardından ağıt yaktığım aşk; şimdi başka dudaklara göçebe…
Köklerinden koparılıp lisanını bilmediği bir ülkeye, kor bir acı şeklinde düşürüldü cemre…
Zalimliğe, kalleşliğe, kötülüğe ve cehalete en yaralı haliyle bile yumruk vurdu, suskunluğu sabrıyla savaş halindeyken inatla ölüme kafa tuttu.
Kimine göre gül, kimine göre diken olup kök salarken Türkiye'ye, hiç ummadığı anda masumiyeti aşka, geleceği acıya sürgün oldu.
İhanetin en kor haliyle tanıştı, geceleri ateş misali hüznün eteğinden geçip, gündüzleri neşenin ellerinden tutundu.
Yaşamak için bir nedene ihtiyaç yoktu, içine çektiği hava, yüzüne vuran güneş, kirpiklerini kurulayan rüzgar ona ölmediğini hissettiriyordu.
Yana yana küle dönmüş Anka Kuşu, her gece acılarından yeniden doğdu.