Yurttaşlık, Klasik Grek siyasal kültürünün oluşumundan bu yana Batı siyasal düşüncesinin anahtar kavramlarından birisi olmuştur. Özellikle Fransız Devrimi sonrası bütün dünyanın gündemine gelen yurttaşlık, esasında, bireyi, toplumun yeterli ve yetenekli bir üyesi olarak hukuksal, siyasal, kültürel ve ekonomik bir dizi uygulamanın sonucu olarak tanımlama olanağı sunmaktadır. Bununla birlikte, özellikle on dokuzuncu yüzyıldan sonra dünyanın yaşadığı sorunlar, yurttaşlığın yeniden doğuşuna ve tanımlanmasına yol açmıştır. Bu çerçevede, devletlerin yaşadığı sorunların temelinde ve bu sorunların ortadan kaldırılmasında, yurttaşlığın önemi üzerinde durulmuştur. Gerçekten toplumsal yaşamın hep daha iyi koşullarda sürdürülebilmesinin ana yolu yurttaşlıktan geçmektedir. Çünkü yurttaş-bireyler, içinde yer aldıkları toplumu anlayıp açıklayabilme ve bunun gereklerine uygun biçimde eylemde bulunabilme kapasitesine sahiptirler. Bu bakımdan çağdaş demokratik toplumların tamamı yurttaş eğitimine özel bir önem vermektedirler. Bu eğitim, bireylerde belirli bir bilincin oluşturulmasını amaçlamaktadır. Yurttaşlık bilincinin temeli ise, hiç kuşkusuz, yurttaşlık, demokrasi, devlet, insan hakları, temel toplumsal kurumlar ve cumhuriyetin bilgisine sahip olmaya dayanmaktadır.