Bana Yusuf'u soruyorsun öyle mi? Sana onu anlatayım, anlatayım da, önce başka bir şey anlatayım. […] Yusuf, kuyuya atılmış bir taştır, değil kırk akıllı, milyon kere milyon akıllı o taşı çıkaramamıştır. Sanırlar ki o bir candır, bana sorsan o Hülya'dır. Çünkü Yusuf bir hiç çocuktur. Varlıkla yokluk arası…
Bir anda kayıplara karışan Yusuf kimdir? Çapsız bir hergele mi, bir inanan mı? Vefasız bir evlat mı, kural tanımaz bir âşık yahut kayıtsız deli derviş mi? Yoksa herkesin Yusuf'u başka başka mı?..
Onur Orhan'ınYusuf'u Bulmakadlı bu sıra dışı romanı, kayıp Yusuf'un peşinde benzersiz bir hikâye anlatıyor. Yeraltı dünyası, hapishaneler, gazinolar ve zengin çevreler de dahil, toplumun her kesiminde dilediği gibi dolanan, hemen herkesin kendinden bir şey bulduğu bu benzersiz, ele gelmez figürün efsaneler ile gerçekler, yaşananlar ile yansıtmalar, iyi ile kötü arasındaki karşıtlıklar ve gerilimlerle örülü, şenlikli, unutulmaz bir portresini çiziyor.