Beş yaşında olsaydın şimdi, ya da yedi, on, hiç fark etmez. Koşsaydın kumsalda. Ayağının bastığı yerden kumlar havalansaydı. Düşüp dizini kanatsaydın. Koşup öpseydim, geçseydi acısı. Uçuşan saçlarına sinen iyot kokusunu çekseydim içime. İçimde kalsaydı. Susmadan anlatsaydın, kesmeden dinleseydim. Güneşin, denizin dibinden çıkardığı yıldızlardan hangisine kayarken dileğimizi astığımızı bulmaya çalışsaydık. Yorulduğunda kucağıma sığınsaydın. Saçlarını okşarken masallar anlatsaydım sana. Gördüğün rüyaları anlattığında hayra yorsaydım.
Hiç gitmemişim.
Ayağın aksamıyor.
İrem ölmemiş.
Dedeni almamış deniz.
Firuzan deniz kabukları toplamıyor.
Harun...
Harun olmazdı ki o vakit. Cengiz de, Moris de... Denizde sektirdiğim taşlardan farkı yok, hayallerim yine teğet geçti gerçeği. Ya gerçeğim? Kuyruklu yıldız olup düşsem, güneşin gücü yetmez battığım yerden çıkartmaya.