İlim sahibi olma insanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliktir. Onunla kişi dünyevî hayatını saadete erdirecek her türlü imkâna kavuştuğu gibi rabbinin kendisini tanıtmak için gönderdiği peygamberlerine de iman ederek uhrevî saadetini de temin eder. İnsan için bu kadar ehemmiyet arz eden ilim ancak âlimler sayesinde edinilebilir. Bu bağlamda onlar bizim kurtuluş reçetemizi hazırlayan kişilerdir. İşte bu gerçekten hareket eden İslam medeniyeti âlime hürmetin ilme hürmet olduğu gereğince ilim adamının kıymetini bilen bir medeniyet olmuştur. Böyle bir medeniyetin şekillenmesinin vazgeçilmez aktörleri olan ilim adamları da "Âlimler peygamberlerin vârisleridir" hadisini hayat düsturu olarak belirleyerek Hz. Peygamber'in mirasını koruyup, onu hem kendi dönemlerindeki halka hem de daha sonraki nesillere eksiksiz bir şekilde aktarmayı en kutsal bir vazife saymışlardır.
Öncülerimiz projesi çerçevesinde hayat hikâyesini kaleme aldığımız Zehebî Hz. Peygamber'den devraldığı bu mirasa hakkıyla sahip çıkan âlimlerden birisidir. O yaşadığı dönemde sadece âbid kişiliği, güzel ahlakı, ilim öğrenme ve öğretme aşkı, bir ilim adamına yakışır hâl ve hareket sergilemesi bakımından değil aynı zamanda telif ettiği eserler ve yetiştirdiği öğrenciler ile de Nebevî çizginin en önemli temsilcisi olmuştur. Hadis hâfızı, tarihçi, kıraat âlimi gibi vasıfları donanmak suretiyle İslamî ilimlerin birçoğunda otorite olan Zehebî kendinden sonraki nesilleri de etkileyerek İslam dünyasına damgasını vurmuştur. Zira bugün bile ismi anılmaya, eserleri özellikle hadis sahasında referans olarak kullanılmaya devam etmektedir.