Yaşadığı çağ itibariyle insanı ilgilendiren bu konunun 'zorunlu ödeme' kalemi olan vergi ya da zekât adıyla teo-ekonomik bir adım olduğu konusunda şüphe duyulmamalıdır. Öyle ki, daha dün adına 'zekât' denilen uygulamanın çağdaş ekonomik politiği, gelişen sosyal ortam gereği zorunlu ödeme tarzı olan 'vergi' adıyla merkeze alındığı şüphesizdir. Kurumsal işleyiş sürecinde atılan zorunlu, mecburî hatta gerekli adımın ise, sistem gereği öne alınan bu kalemin 'farz' yani 'zorunluluk/mecburiyet/gereklilik' olmasıyla eşdeğer bir sunum durumundadır demek elzemdir. Ayrıca, bireysel ve toplumsal hayatın akışı gereği zorunlu bir ödenek ile gerekli bir tasarrufa değinen bu adım, kamusal değişim ve paylaşımın teoekonomisi olduğundan da şüphe duyulmamalıdır. Gelişen toplumsal seviye gereği, iş gören şahıstan hizmeti merkeze alan kuruma geçen pratikliğin vergi yani zekât adıyla kamulaştırıldığından da emin kalınmalıdır. Kamusal alanın gelişimi sonrasında işi bilen kesim tarafından aktive edilen bu basamak, devlet denilen kurumsal yapının gelir, gider ve hizmeti için zorunlu bir aşamaya denk gelmektedir diyebiliriz.