Yugoslavya'da savaş patlak vermeden önce, Saraybosna'da, 10 yaşındaki Zlata, gündelik hayatını kendi kelimeleriyle anlattığı bir günlük tutuyordu. Birdenbire yaşamına giren dehşet, Zlata'nın günlüğüne de var gücüyle yansıdı: Sıradan hayatının yerini aniden korku, öfke ve çaresizlik aldı. Zlata'nın dünyası bombardımanlar, keskin nişancılar, ölümler, susuzluk ve açlıkla yıkılırken Zlata yazmaya devam etti. Anne Frank gibi, o da çalınan çocukluğuna ağlarken bir yandan da savaşa tanıklık etti, sonunun Anne gibi olmasından korkarak...
Bugün bu küçük kızın yazdıkları, bir toplumun çaresizliğini ve acılarını ortaya sererken, eski Yugoslavya'nın yakın tarihinin büyük çatışmasına da ışık tutuyor.