"Beni hayvanlara kendi hayvanlarım getirdi. Ya onlara, tek tek nasıl gelmiştim? Kıramadığım yalnızlık, kırdırmadığım gurur, ertelenen,
hep ertelenen bir son karar taşımış olsa gerekti beni: Akrebe. İşim, seçtiğim uğraş, seçtiğim uğraşın tözü ve ekonomisi beni ağla özdeşleştirdi: Örümcek. Hem ehlileşen hem de yabanıllığını bütün bütüne yitirmeyen duruştu: Şahin. Bâkî evrende, sahte tarihte,
kıyamete sınırlı ve kayıtlı gelecekte tek ışıktı: Semender. Soyumun tükenişiydi: Gergedan. Başkalaşımın içindeki aynı kalış maskesiydi: Bukalemun. Merak böceği: Belki de sıçrayan fasulyenin içindeydi."
Enis Batur, yazı hayatı boyunca işlediği, büyüteç altına aldığı hayvanlara, hayvan dünyasına; "Örümceğin hünerine, akrebin gururuna, devenin sabrına, eşeğin güzelliğine, karganın zekâsına, atın soyluluğuna bir nebze olsun yaklaşabilmek" için farklı odaklardan farklı mesafelerden bakıyor.